Tuluy bey keyİf notlarI
 
 
 
Barselona şehri bana “Gaudi” ve lezzet çağrışımı yapıyor. Bütün şehir Gaudi ve onu takibeden mimarların muhteşem eserleri ve onlarca, yüzlerce lezzetli yemek yenebilecek restoranlarla bezenmiş.
 
Hem Gaudi’yi, hemde lezzeti bir arada sunan bir restoran “Casa Calve”, 1898-1900 tarihleri arasında Calve i Carbonell ailesinin apartmanları olarak inşa edilen bu binanın giriş katı Casa Calve. Restorana girmeden binanın girişini, asansörünü ve merdiven boşluğundaki çinileri muhakkak görün. Restoranın içi de vitraylarıyla, tahta ve demir işçiliğiyle bir müze gibi. Yemek mi yiyeceksiniz, sağa sola mı bakacaksınız insan şaşırıyor. Masanıza oturunca hanımların çantalarını koymaları için alçak kumaş sehpalar verilince keyifli bir vakit geçireceğinizi hemen anlıyorsunuz. Deniz mahsulleri, etleri hem lezzetli hemde sunumu güzel. İçtiğimiz “Rioja” bölgesinin şarabı “Coto de Imaz – 1995” ise ayrı bir keyif kattı gecemize. Tatlı yiyecek yeriniz kaldıysa “Crema Catalana’yı” (karamelize şekerle kaplanmış krem karamel) tavsiye ederim. Hiç olmazsa iki kişi paylaşın.
 
İspanyada akşam yemekleri dokuzdan sonra başlıyor. Müşteriler genellikle on civarı restoranlara gidiyor bu nedenle Casa Calvet’ye gitmeden bir sokak üstünde eski Ritz şimdiki adı ile “Hotel Husa Palace’ın” görkemli lobisinde veya alt kattaki barında birer bardak “Cava” (İspanyolların köpüklü şarabı) içebilirsiniz.
 
Otelden bahsedince aklıma geldi Gaudi derken biz Barselonada nerede konaklıyacağımızı unuttuk. Ucuz, pahalı birçok otel var ama benim favorim olimpiyatlar için yapılan marinadaki “Hotel Arts”. Ritz Carlton gurubu tarafıdan işletilen bu modern otelin deniz manzaralı odaları çok güzel, ama biraz pahalı. Rotary konvansiyonu hazırlıkları için gidip kaldığım bir iki başka otel var ama yazmaya ve kalmaya değmez. Mademki keyif peşindeyiz “Arts’da” kalın. Giriş katının üstündeki resepsiyon alanındaki bitki düzenlemelerinin, bahçesinin, akşam yemekten sonra barında bir kadeh “Orujo’nun” (İspanyol grappası bence, biraz daha tatlı çeşitleri de var. Hafif likörümsü ben ballısını çok sevdim) keyfini çıkarın. Eğer seviyorsanız İspanya’da fiyatları oldukça hesaplı bir Küba purosu ile keyfinize keyif katabilirsiniz. Mesela “Hoyo de Monterrey – Double Corona” çok büyük diyorsanız “Romeo y Julieta – Cedros de Luxe no.3” niye olmasın.
 
Otelinizde hafif bir kahvaltı yaptıktan sonra saat onda açılan Picasso Müzesine gidin. İki ortaçağ malikanesinin birleştirilmesiyle müze haline getirilmiş bu binada üstadın her dönemine ait resimler mevcut. Bir, birbuçuk saat sürecek bir gezintiden sonra caddeye daha doğrusu sokağa çıkınca sola dönün ve irili ufaklı galeri, hediyelik eşya ve takı satan mağzaların vitrinlerini seyredin. Sol kolda “Contrast Galeria’ya” girin ve çok güzel özgün gümüş takıları gözden geçirin. Beğenirseniz aynı mağzanın asıl koleksiyonlarının bulunduğu Consell de Cent 281 adresini de ziyaret edebilirsiniz. Daha acıkmadıysanız “Carrer de Montcada” sokağı üstünde sağ taraftaki Tekstil Müzesi avlusundaki “Cafe Textil’de” bir kahve içebilirsiniz. Aynı sokak üzerinde 22 numarada bir Tapa Bar var – “El Xampanyet”. Fazla geç kalmayın yoksa ne oturacak nede ayakta duracak yer bulabilirsiniz. Buz gibi bir Cava eşliğinde “Jamon serrana” (kurutulmuş jambon), “Charizo” (baharatlı sosis) ve günlük deniz ürünleri tapalarını burada yağlı kağıtlarla yiyip herkes gibi kağıtları yere atabilirsiniz. Mutfaktan çıkan sıcak kalamar ve ahtapotları yan gözle izleyip sizde ısmarlayın.
 
Montcada’yı denize doğru takibederek giderseniz birçok hediyelik eşya dükkanının önünden geçerek “Santa Maria del Mar” kilisesine varabilirsiniz. Oradan da Plaça del Palau meydanına çıkarsanız Barselonanın en keyif aldığım lokantasında bir öğlen veya akşam yemeği için yer ayırtabilirsiniz. 2 numaralı binanın bizim Kapalı Çarşıdaki sıra odalar gibi zor görülen bir pasajın içinde “Restaurant Passadis del Pep”.
 
Mr. Figueras’ın sahibi olduğu ve ahçıbaşı Eusebio’nun günlük yemekler yaptığı bu lokantada muhakkak yemek yemeğe çalışın. Buz gibi Cava’nın (Catalan Chandon Brut Reserva) eşliğinde günlük deniz mahsülleri siz dur diyene kadar masanıza geliyor. Biz gittiğimizde üstü kaya tuzlu ev yapımı kazciğeri ezmesi ve kurutulmuş jambon ile başladı lezzet festivali. Sırasıyla “Bolets” (tava mantar), “Gambas a la Plancha” (sarmısak ve maydanozlu karides), domates ve zeytinyağlı kızarmış ekmek, “Cigolas con Cebolla” (soğanlı kerevet), zeytinyağlı küçük kalamar ve “cod” balığı tuzlaması ufak porsiyonlarda masamıza geldi meze usulü. Balık yermisiniz diye sorduklarında yerimiz kalmamıştı. Tatlı olarak çilekli crema catalan ve çam fıstıklı bir tatlı aldık. Kahve ile de “Orujo de Hierbas” ikram ettiler. Orada yediğimiz yemeğin tadı hala damağımda.
 
Yemeklere daldık Gaudi’yi ve Barselonanın bina cephelerini unuttuk. Aslında saatlerce sokaklarda dolaşarak adeta açık hava müzesi olan bu şehrin keyfini çıkartmak lazım. Dikkat edilecek en önemli hususlardan biri yankesiciler ve kapkaççılar. Cüzdanlara, çantalara ve fotoğraf makinelerine çok dikkat, bilhassa eski şehir kısmında ve kalabalık caddelerde.
 
Limandaki “Pl. Portal de La Pau” meydanından başlayıp “Catalunya” meydanına kadar uzanan “La Rambla” bu caddelerden biri. Çok keyifli bir yürüyüş, yeterki dikkatli olunsun.
 
Bu caddeye çıkan sokaklardan “Nou de la Rambla” üstünde Guadinin “Palau Güell” eseri yer alıyor. 1885 – 1890 yılları arasında inşa edilen bu sarayın tahta ve ferforje işçiliği ile bina içindeki at arabası yolu görmeğe değer.
 
Rambla’dan yukarı doğru çıkmaya devam ederseniz solunuzda “Mercat de la Boqueria” pazarını bulacaksınız. Sebze, meyva, et, balık, peynir, kuruyemiş, baharat herşey burada satılıyor. Almasanız bile bir on dakika gezin.
 
Yürüyerek alışveriş yapılacak veya hava güzel ise dışarda oturarak keyifli bir kahve içilecek diğer bir cadde “Catalunya” meydanından “Avinguda Diagonal” caddesine çıkan “Passeig de Gracia” bulvarı. Sağlı sollu butiklerle ve cafelerle dolu bir cadde. Buraya girmeden İspanyanın en çok bilinen ve en büyük alışveriş mağzası “El Corte Ingles’i” tüm ihtiyaçlarınız için ziyaret edebilirsiniz.
 
Gracia caddesinin sonlarına doğru sağınızda 1906 – 1910 yılları arasında inşa edilmiş Gaudi’nin şaheseri “Casa Milla, La Pedrera’yı” göreceksiniz. Dış cephesi, iç avlusu ve zaman zaman ufak toplulukların konserlerine sahne olan çatısı müze gibi gezilmeli. Buraları gördükten sonra 1900 yıllarının başında Guadinin ne denli farklı ve kendine has bir mimari stilinin olduğu gözden kaçmamaktadır.
 
La Pedrera’yı öğlene doğru gezmiş iseniz, hemen yanındaki caddeden içeri girerseniz “Pau Claris” sokağı ile kesişen köşede “O’Nabo de Lugo” restoranı var. Bir galiçya restoranı olan O’Nabo’nun giriş katı tapa bar. Her çeşit deniz ürünleri mevcut. Barın arkasındaki tezgahta tüm soğuk yemekleri ve ayaküstü hazırlanan sıcak yemekleri görerek sipariş edebilirsiniz. Herşey çok lezzetli.
 
Şimdi sizlere Akdeniz mutfağının en iyi örneklerinden biri olan “Ca L’Isidre” restoranından bahsetmek istiyorum. İki-üç hafta önceden yer ayırtılması gerekli burası için. Benim için şehir içindeki en iyi lokantalardan biri. Yeri şehrin merkezinde olmadığı için taksi ile gidilmeli.
 
Bu restorana dostum Şen Yalman’ın tavsiyesi ile ilk gittiğimizde mantar mevsimi idi ve üç çeşit mantarla yemeğe başladık. Izgara “Hake” balığı filetosu yanında sirke soslu beyaz kuru fasulye ve ızgara bonfile ile devam ettik. “Contina Reserva Rioja – 1996” şarabı ile bu lezzetler doruğa çıktı. Lokanta sahibinin kızının yumurta kabukları içinde sunduğu çikolatalı tatlı gurme kitaplarına konu olacak nefasetteydi.
 
İkinci gidişimde yemekler biraz farklıydı. Baş ahçısının ve servis şefinin ayrılarak aynı mahallede “Colibri” adlı bir restoran açtıkarını öğrendim. 25 kişilik bu katalan lokantasına da gittim sonra. “Ca L’Isidre’de” yer bulamazsanız buraya gidin.
 
Keyif notlarının sonuna doğru Gaudi’den bahsetmek gerekti yine. Barselonanın sembolü olan “Sagrada Familia” kilisesinden. 1882’de yapımına başlanan ve Gaudi’nin öldüğü 1926 senesine kadar inşa edilen ve fakat bitirilemiyen bu muhteşem eserden. 7 Haziran 1926’da bir tramvayın çarpması sonucu beş gün sonra ölen Gaudinin mezarıda bu en ünlü eserin bodrumunda bulunuyor. Sabah 9’dan akşama kadar halka açık bu harika eseri gezmek için bir iki saat ayırın.
 
Keyifli bir yemek için sizlere önereceğim son lokanta bir “Bask” lokantası. Sevgili Engin Akın’ın bana tavsiye ettiği bu lezzet deposuna ben iki öğlen gittim anlatılır gibi değildi.
 
Bask mutfağı İspanya’nın en lezzetli yemeklerinin bulunabileceği bir yöresel mutfak. “Gorria” da Barselonadaki en iyi Bask lokantası.
 
Ortaya söylediğimiz yanında sarmısak, limon ve zeytinyağ sosuyla gelen “Gogollos de Tudela” (mini mini bir marul salatası) ve “Angulas de Aguinaga” (yavru yılan balığı güveci) yedikten sonra ana yemek için Basklara özgü fırında süt domuzu istedik ama daha hazır değildi. Bizde yeşil soslu “Kokotxa” (bir okyanus başığının gıdılarından hazırlanan) nefis bir yemek yedik. Yıllar önce Bilbao’da da bu jöleli kalkan balığı tadını andıran ufak balık parçaları güvecinden yemiştim. Herhangi bir Bask lokantasında bunu mutlaka deneyin.
 
Barselonaya giden herkese bu lokantayı ben de öneririm. Çok lezzetli yemekleri olan keyifli bir yer.
 
Burada yazdıklarım hatırladığım ve not aldığım Barselona keyif notlarım. Eminim daha nice lezzetli ve keyifli yerler vardır. Sizlerde beğendiğiniz ve keyif aldığınız kendi tecrübelerinizi bana tuluybey@ergorul.com email adresine yollarsanız gittiğimde deneme olanağım olur. Bilgilerin sadece Barselona ile ilgili olması şart değil. Size çok keyif veren notları lütfen bana iletin.
 
Çevrenizdeki her güzelliğin, her lokmanın ve her yudumun keyfinize keyif katmasını dilerim.
 
Otel
 
Hotel Arts Barcelona
Carrer Marina, 19 – 21
Tel: +34 (93) 221 1000  Fax: 221 1070
 
Restoranlar
 
Casa Calvet – Caspe 48
Tel: +34 (93) 412 4012  Fax: 412 4336
Restaurant Passadis del Pep
Pla del Palau No:2
Tel: +34 (93) 310 1021  Fax: 319 6056,
Ca L’Isidre – Les Flors, 12
Tel: +34 (93) 310 1021 Fax: 442 5271
Colibri – Riera alta, 32-35
Tel: +34 (93)443 2306
Gorria – Diputacion, 421
Tel: +34 (93) 245 1164  Fax: 232 7857
 
Tapa Barlar
 
Xampanyet – Montacada, 22
Tel: +34 (93)319 7003
Paco Meralgo – Muntaner, 171
Tel: +34 (93) 430 9027
O’Nabo de Lugo – Pau Claris, 169
Tel: +34 (93) 215 3047
 
 
Tuluy Bey'in Keyif Notları 01 - Barcelona
Saturday, January 20, 2007